TÜRK TİPİ İLAÇ KRİZİ
- ASLI KAHVECİ
- 27 Ara 2022
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 14 Oca 2023

Aslı Kahveci
Ülkemizde yanlış politikaların yol açtığı yozlaşmalar neredeyse her alanda tahammül sınırını aşmış durumda. Yapılan doğrular artık o kadar azaldı ki yanlışlar vatandaşın gözüne batmaya başladı, güdümlü basının hatırı sayılır çabasına rağmen. Bunun son örneği ilaç krizi idi.
***
Sağlık bakanı Fahrettin Koca, Corona Virüs Pandemisi sürecinde gösterdiği üstün performans ile kabinenin en itimat edilir bakanlarından biri olmuştu. Vatandaş artık her akşam O’nun açıklayacağı rakamları ve tavsiyelerini bekliyor, yapılan yanlışlara O’nun adına ve çabasına saygıdan dolayı üzülüyordu. Gel gelelim 2018 de muhalefet milletvekilleri tarafından yavaş yavaş dillendirilen, 2020 de ise pandeminin patlak vermesiyle olağanüstü artış gösteren ilaç yokluğu bu güveni sarsmaya yetti de arttı bile.
***
Cem Tv ekranlarında yayınlanan Ortak Payda programında ilaç krizini ve yapılması gerekenleri ele aldık. Konuklarım CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut ve İstanbul Eczacı Odası Yönetim Kurulu Üyesi Murat Tülü mevcut durum için umutsuz ama çözülebilirlik açısından umut vaat eden açıklamalar yaptılar.
***
Eczacılar yaptıkları mitingle ve yayınladıkları açıklamalarla, muhalefet milletvekilleri ise verdikleri soru önergeleri ile iktidarı 2018’den bu yana uyarıyordu. Bütün bu çabaların sonucu sadece ilaç fiyatlarının güncellenmesi oldu. Güncellenme derken “zam yapıldığını” siz anlamış olmalısınız. Güdümlü basının literatüre katkılarından biri olan “fiyat güncellemesi” de algı operasyonuna zeval gelmemesi açısından oluşturulan bir zeka ürünü. Takdir ediyor ve bu yüzden aynen kullanıyorum.
***
Sayın Cumhurbaşkanımızın sosyal medyada yazdığı ve sonrasında gelen tepkilerden doğruluk payının “düşük olduğunun anlaşılması” üzerine sildiği gönderisinde yazdığı gibi ülkemizde %89 oranında yerli ilaç yok. İşte yaşanan krizin anahtar cümlesi.
***
Konuklarımın ikisi de bu konu üzerinde hassasiyetle dururken sizlerin de bildiği bir gerçeğe vurgu yapmadan geçemeyeceğim. Türkiye, ilaç hammaddesi bakımından bulunmaz nimetlere sahip bir ülke. İlaçların hammaddesi çoğunlukla bitkilerdir. Bitkilerden elde edilen etken maddeler ile magnezyum, sodyum gibi deniz suyundan elde edilen metaller ilaç yapımında kullanılıyor. Ülkemizin dört tarafı denizlerle çevriliyken ve Ekvator kuşağı kadar olmasa da özellikle endemik bitki çeşidi bakımından oldukça zengin bir bitki örtüsüne sahipken biz neden ilaçlarımızı kendi ülkemizde üretmiyoruz?
***
Eczacı Murat Tülü’nün soruya cevabı, Sağlık Bakanlığının politikası ile Yüksek Öğretim Kurumunun politikasının uyumuna dikkati çekmek oldu. YÖK, açılan üniversitelerle doğru orantılı artan Eczacılık Fakültelerinden mezun olan işsiz eczacıların kaynağı olan kurum. Sağlık Bakanlığı, işte bu işsiz eczacıları ilaç üretebilecek nitelikli elemana dönüştürebilirse yerli ilaç için ilk adım başarı ile atıldı demektir. İkinci adım ise Sn. Burhanettin Bulut’un ifade ettiği şekliyle “araştırma ve geliştirme faaliyetlerine yatırım yaparak” aşılabilir. O zaman hangi etken maddelerin ülkemiz kaynaklarından elde edilebileceği, ne kadar paraya mal olacağı, ne kadar sürede kullanılabilir hale geleceği net olarak ortaya konur. Bu yol haritasına sahip olduktan sonra da geriye makineleri ülkenin menfaatine çalıştırmak kalır.
***
İlaçları ya da hammaddeleri ithal ettiğimiz için TL/Euro paritesi ilaç fiyatlarını etkiliyor bu anlaşılır bir durum. Bunun dışında ilaçlar çok pahalı, vatandaş alamıyor ama eczacı da neredeyse zararına satıyor. Yani eczacı da kazanmıyor. Öyleyse bu ilaçların bu kadar pahalı olmasının altında ne yatıyor?
***
Yazının en başında “ülkenin her kurumuna yayılan yozlaşmaya” dikkati çekerek başlamıştık. İşte bu yozlaşmanın SGK’daki karşılığı ilaç yolsuzluğu. Hepimizin anlayacağı şekliyle söylersek, bir liraya alınan ilacın bin liraya SGK’ya satılması. Aradaki farkın da vatandaşın cebinden çıkması. Vatandaş demek “oy” demek olduğundan hepsini vatandaşa yüklemeyelim, eczacıların karından kısalım diyerek arada eczacıyı da mağdur ediyorlar. Yani yapılan zamlar ne vatandaşa yarıyor ne de eczacıya.
***
2023 seçimine 6 ay kala yayınlanan ilaç kararnamesi de “sınava bir gece kala çalışmaya başlayan öğrenci psikolojisinin” sonucu olarak sadece yetkililerin vicdanını rahatlatıyor. Bu durumda, eczacıların görüşüne göre “yapılmayacak” denilen şubat zammı da yapılacak ne yazık ki.
***
Ağır çalışma koşullarına stres ve ekonomik bunalımın da eklendiği vatandaş ilaç fiyat kararnamesini “ilaç zammı” olarak algılıyor. Hem ilaç bulamıyoruz hem yüksek fiyat ödüyoruz diyen vatandaş sosyal devletin gereğini yani ücretsiz sağlık hakkını istiyor.
Comments